ANKET SONUÇ DEĞERLENDİRMESİ

Değerli Meslektaşlarım, İzleyenlerim,

Bir süre önce sizlere DENİZ KUVVETLERİ TEKNOLOJİLERİ üzerine bir anket yayınlamış ne katılımlarınızı rica etmiştim.

Bugün sizlerle bu anketin sonuçlarını paylaşacağım.

Yayımladığım ortamlar :

Facebook

Deniz harb okulu ve lisesi mezunları ( grup – 1500 üye)

Deniz kuvvetleri Komutanlığı ( gurup – 4800 üye )

Link edin

( Bağlantılarım –  254 kişi)

Ankete katılanlar : 17 kişi

CEVAPLAR :

(EN YÜKSEK OY ALMIŞ ŞIKKA GÖRE)

1.Deniz Kuvvetlerine ilişkin teknolojiler sizin ne kadar ilginizi çekmektedir

  • Yakın ilgi duyuyor,araştırıyor ve izliyorum ( 12 / 17 – %70 )

2.Bu teknolojilerin hangisine en çok ilgi duymaktasınız

  • Modern silah sistemleri ( 6/17 – % 35 )

3.Halen çalışmakta olduğunuz iş alanında bunlardan uygulanmakta olanı var mıdır

  • Evet ( 8/17 – %47 )

4. Bahriyede teknoloji konularını kapsayan yayımlardan en çok hangi türü ilginizi çekmekte

  • Makaleler ( 9/17 – % 53 )

Kendi kişisel değerlendirmem  

Yayınladığım ortamlardaki kişi sayıları dikkate alınırsa katılımın son derece düşük olduğunu göstermekte .Meslekte uzun süre hizmet etmiş bir mühendis olarak bunun üzücü ve hayal kırıklığı oluşturan bir durum olduğunu ifade etmeliyim. Buna karşın ankete katılan, değer veren ve zaman ayıran 17 arkadaşıma içtenlikle teşekkür ediyorum.. sağ olun.. öte yandan 85 milyonluk ülkemizin çok önemli sorunlarına değinen anketlerin de sadece 1.500 – 2.000 örnekleme ile yapıldığını da biliyoruz..

Ben şahsen kendi çapımda bundan sonraki yazılarımda bu sonuçlara özen göstermeye çalışacağım..

Deniz Kuvvetleri teknolojilerine ilginin giderek daha da artacağı ümit ve dileğiyle…

ELEKTRİK TAHRİKLİ DENİZALTILAR NÜKLEER DENiZALTILARDAN NEDEN DAHA SESSiZ OLABİLİYOR?

MEHMET CAN DEMİRCİ nin makalesinde açıkladığı üzere özetle şu noktalar dikkat çekiyor ;

1.Denizaltılar, nükleer veya dizel-elektrik olsun, içlerindeki mekanik ekipmanlar nedeniyle gürültü üretir ve bu da hidrofonlar tarafından tespit edilebilir. Denizaltılar hareket ederken dönen şaftlar, türbinler, pompalar ve pervaneler gibi çeşitli sistemler, suyun içinde yayılan ses dalgaları üretir. Bu gürültüler, makinelerin titreşimleriyle oluşur ve uzun mesafeler boyunca yayılabilir, bu da düşmanların varlığını fark etmesine neden olur.

2.Nükleer denizaltılarda, başlıca iki gürültü kaynağı; reaktör soğutma pompaları ve yüksek hızlı tahrik türbinleridir. Reaktörün soğutma sistemi, türbinler, redüksiyon dişlileri ve borulardan akan buhar, önemli ölçüde gürültü üretir. Nükleer denizaltılar, Basınçlı Su Reaktörleri (PWR) kullanır ve reaktörün ürettiği buhar, pervaneyi döndürmek veya elektrik üretmek için türbinleri çalıştırır. Bu makineler, dizel-elektrik denizaltılarının batarya modunda çalışmasına kıyasla çok daha gürültülüdür.

3.Dizel-elektrik denizaltıları ise elektrikle çalışan modda sessizce çalışabilirken, bataryaları şarj etmek için dizel jeneratörleri kullandıklarında gürültü üretirler. Bu denizaltılar, dizel motorlarını çalıştırmak için şnorkel çıkarmak zorundadır, bu da onların daha görünür hale gelmesine neden olur. Elektrikli modda çalıştıklarında batarya ömrü, ne kadar süre sessiz kalabileceklerini belirler.

4.Modern gelişmeler, denizaltı gürültüsünü azaltmayı hedeflemektedir. ABD Donanması, USS Tullibee ve USS Narwhal gibi deneysel denizaltılar geliştirerek daha sessiz tahrik sistemlerine odaklanmıştır. Ohio, Virginia ve Columbia sınıfı gibi yeni denizaltılar, gürültü seviyelerini önemli ölçüde azaltan türbin-elektrik tahrik sistemlerini içermektedir. Rusya, Çin ve Fransa gibi diğer ülkeler de nükleer enerjili denizaltılarını daha sessiz hale getirecek teknolojilere yatırım yapmaktadır.

*************************************************

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

https://navalpost.com/nuclear-submarines-diesel-electric-submarines-noise-level

************************************************

BU ARADA ;

Bazıları nükleer denizaltıların deniz savaşlarının geleceğine hakim olacağına inanıyor. Siz buna katılıyor musunuz yoksa diğer teknolojilerin öncülük edeceğini mi düşünüyorsunuz? Yorumunuzu post comment kısmında belirtebilirsiniz..

İNSANSIZ SU ALTI ARAÇLARI (İSA’LAR) VE BATILI DONANMALAR

Dr. Lee Willett in derlediği  birMakalede, Batı donanmalarındaki İNSANSIZ SUALTI ARAÇLARININ hem kendileri için hem silah, hem de tehdit olarak önemi ele alınıyor.

İçerikte derlendiği üzere ;

Özetle:

İnsansız su altı araçları (İSA’lar), Batılı donanmalar için hem savunma hem de saldırı yetenekleri sunan vazgeçilmez araçlar haline gelmiştir. Başlangıçta mayın tespit ve etkisiz hale getirme (MTET) için tasarlanan İSA’lar, zamanla denizaltı savaşı (DS) ve deniz tabanı savaşı gibi görevleri de üstlenmiştir. İngiltere Kraliyet Donanması’nın son zamanlarda MTET operasyonları için İSA’larla donatılmış RFA STIRLING CASTLE gemisini satın alması, bu teknolojilerin artan önemini vurgulamaktadır.

İSA’lar, mayın tespiti ve denizaltı avlama gibi savunma yetenekleri sunarken, aynı zamanda Batılı donanmaların kendi denizaltılarının güvenliği için de bir tehdit oluşturmakta. ABD Donanması, düşmanların olası tehditlerine karşı İSA’lar için gizli mayın döşeme operasyonları gibi saldırı yetenekleri geliştirmektedir. Ancak mürettebatlı ve mürettebatsız sistemlerin entegrasyonu, dikkatli planlama ve komuta-kontrol mimarilerinin geliştirilmesini gerektirmekte.

Düşman denizaltılarının artan sofistikeliği ve sessizliği, İSA’larının konuşlandırılmasıyla birlikte, Batılı donanmalar için zorlu bir ortam yaratmıştır. İSA’lar, DS engelleri oluşturmak ve deniz tabanı savunmalarına karşı saldırı operasyonları yürütmek için kullanılabilir. Ancak bu teknolojilerin etkili bir şekilde kullanılması, konuşlandırma, mürettebatlı platformlarla koordinasyon ve komuta-kontrol gibi faktörlerin dikkatli bir şekilde değerlendirilmesini gerektiriyor.

Örneğin, İSA’lar, Grönland-İzlanda-Birleşik Krallık Açığı gibi önemli boğazlarda varlık göstererek geleneksel DS kavramlarını desteklemek için ağırlık sağlayabilir. Bu, düşman teknelerinin bu tür boğazlardan geçmeye çalışmasını tespit etmek, taciz etmek ve potansiyel olarak saldırmak için yetenek sunar. Ayrıca, yeni DS ortamında İSA’lar, saldırı operasyonlarında da kilit roller oynayabilir. Ancak Batı donanmaların düşman denizaltı üslerine doğru ilerlemeye çalışmaları, deniz tabanı sensörleri, denizaltılar, yüzey gemileri ve deniz havacılığının katmanlı bir yanıt olarak konuşlandırılmasıyla karşı karşıya kalacaktır.

Bu mücadele ortamında etkili bir şekilde çalışmak için Batılı kuvvetlerin deniz tabanı savunmalarını bastırma stratejileri geliştirmesi gerekmektedir. Bu, İSA’ları deniz tabanı sensörleri gibi deniz tabanı altyapısına saldırmak, deniz tabanı sensörlerini karıştırmak için yanıltıcılar ve jammerler kullanmak ve kendi denizaltı operasyonlarını korumak için kullanmayı içerir. Bu zorluklar ise, dikkatli planlama, koordinasyon ve etkili komuta-kontrol sistemlerinin geliştirilmesini gerekli kılacaktır.

*************************************************

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

DONANMALARDA SENTETİK EĞİTİM YETERLİ Mİ?

Dr. Lee Willett in derlediği  birMakalede, Batı donanmalarındaki SENTETIK EĞITIME artan bağımlılığı, teknolojik gelişmeler ve operasyonel talepler doğrultusunda ele almaktadır.

Içerikte derlendiği üzere ;

Birleşik Krallık Kraliyet Donanması (RN) ve ABD Donanması (USN) gibi donanmalar, savaş hazırlığını sürdürmek için simüle edilmiş eğitimi canlı tatbikatlarla entegre etmeye odaklanmaktadır. Sentetik eğitim, deniz kuvvetlerinin, insansız araçlar ve hipersonik füzeler gibi yeni teknolojileri ve yüksek yoğunluklu koşulları canlı senaryolarda simüle etmesini sağlar.

Örneğin, İngiliz RN, operasyonel görevlerle eğitimi dengelemeye çalışmakta ve denizdeki varlıklarını %60’tan %80’e çıkarmayı hedeflemektedir. Bu değişim, Rusya-Ukrayna savaşı gibi küresel deniz rekabeti ve çatışmalarının artan operasyonel hazırlık talepleri doğrultusunda kritik öneme sahiptir. Sentetik eğitim teknolojileri, deniz operasyonları sırasında gerçek zamanlı eğitim sağlar ve ek gemi veya uçak gibi fiziksel kaynaklara olan ihtiyacı azaltır.

Sentetik eğitimin rolü, sadece bireysel beceri gelişimiyle sınırlı değildir; aynı zamanda ortak ve çok uluslu operasyonları da destekler. Bununla birlikte, hassas verilerin paylaşımı gibi güvenlik kaygıları, çok uluslu simülasyonlarda zorluklar yaratabilir. Yine de sentetik sistemler, deniz kuvvetlerinin karmaşık operasyonları prova etmelerine, taktikleri geliştirmelerine ve yeni tehditlere yanıt vermelerine olanak tanıyarak esneklik sağlar. Ancak bazı liderler, özellikle müttefik donanmalar arasındaki operasyonel birlikte çalışabilirlik için gerçek dünyada, canlı eğitimin hala vazgeçilmez olduğunu savunmaktadır.

Sonuç olarak, makale, sentetik ve canlı eğitim arasındaki en iyi dengeyi bulmanın modern deniz kuvvetleri için büyük bir zorluk olduğunu vurgulamaktadır. Sentetik teknolojilerin entegrasyonunu artırarak, donanmalar operasyonel sonuçları iyileştirebilir, yüksek yoğunluklu çatışmalara daha iyi hazırlık yapabilir ve filoların hazırlık durumunu en üst düzeye çıkarabilir.

*************************************************

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

ÇİN DONANMASINDA ENTEGRE GÜÇ SİSTEMİ (IPS)

Daha önceki yazılarımda savaş gemilerinde entegre güç sisteminin önemi tasarımı ve uygulama şekli hakkında bilgi vermeye çalışmıştım. Sistemin güncelliği ve avantajları yine bu yazılarda açıklanmaya çalışıldı.Bu kez bu sistemlerin Çin Bahriyesinde rolü ve önemi hakkında bir makale yayınlandı

Yazar STEPHEN CHEN in özetle şu noktaları vurguluyor ;

Çin donanmasının baş proje bilim insanı Tümamiral Ma Weiming, Çin’in DC teknolojisinin rakiplerinden en az bir nesil önde olduğunu savunuyor. Batılı donanmaların kullandığı alternatif akım (AC) sistemlerinin aksine, DC sistemleri daha kararlı ve verimli bir güç kaynağı sunduğunu ve jeneratör koordinasyonu için daha az gereksinim duyulduğunu belirtiyor. Sistem modern savaş gemilerinin, itme, iletişim, navigasyon ve silah sistemleri gibi birleşik bir güç sistemi kullanarak çalışması için hayati önem taşımakta.

DC tabanlı IPS’nin geliştirilmesi, insan ve rüzgar gücünden buharlı güce, ardından içten yanmalı motorlar, gaz türbinleri ve nükleer güce geçişleri izleyen deniz gücünde önemli bir devrimi işaret ediyor. Çin donanmasının DC teknolojisini benimsemesi, Amerika Birleşik Devletleri ve Britanya’nın en yeni savaş gemilerinde AC tabanlı IPS’yi tercih ettiği teknik yollardan sapmaktadır. Ancak bu AC sistemleri, ciddi operasyonel sorunlarla karşılaşarak maliyetli arızalara ve operasyonel aksamalara yol açacağı öngörülüyor.

Örneğin, Britanya’nın Type 45 destroyerleri ve Amerika’nın Zumwalt sınıfı destroyerleri, her ikisi de orta voltaj AC IPS teknolojisini kullanmakta olup, ciddi sorunlar yaşıyor. Britanya Savunma Bakanlığına göre, Type 45 destroyerlerinde “tam elektrik kesintilerinin yaygın”  ve 2021 yılı itibariyle sadece bir gemi operasyonel kalmış durumda. Benzer şekilde, ABD Donanması’nın gemisi USS Zumwalt, 2016’da Panama Kanalı’ndan geçerken tamamen güç kaybetmiş ve hizmete sadece iki gemi girdikten sonra tüm program iptal edilmiştir.

Çin donanmasının en son uçak gemisi FUJIAN, bu teknolojiyi elektromanyetik katapult gibi gelişmiş sistemleri desteklemek için kullanmaktadır. Çin’in DC tabanlı IPS’nin sağladığı stratejik avantajı, özellikle gelecekteki deniz savaşlarında kilit bir rol oynaması beklenen ray topları ve lazer topları gibi yüksek enerjili silahlar alanında öne çıkarmaktadır.

Çin donanmasının DC teknolojisindeki ilerlemeleri sadece askeri uygulamalarla sınırlı değildir. Ma’nın ekibine göre Çin, yeni enerji gemileri, elektrikli ve hibrit uçaklar, raylı taşımacılık ve açık deniz enerjisi gibi sivil alanlarda da IPS teknolojisinin kullanımını teşvik etmektedir.

************************************

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

https://www.scmp.com/news/china/science/article/3273252/war-currents-how-chinese-engineers-bring-thomas-edisons-dc-dream-life-warship

WEBINAR – OTOMATİK KARŞI-İHA GÖREV PLANLAMASI: EMS YERELLEŞTİRME VE KARIŞTIRMA AĞ OTOMASYONU

ATDI FİRMASI tarafından 10 Eylül 2024 tarihinde gerçekleştirilecek olan webinar, EMS (Elektromanyetik Spektrum) yerelleştirmesi ve karıştırma ağı otomasyonu üzerine odaklanarak otomatik karşı-drone görev planlamasını ele alacak.

Gerçek zamanlı görev planlaması, hedefleme ve yerelleştirme için gelişmiş sinyal istihbaratının yanı sıra, karşı-drone operasyonlarına dair konular işlenecek. Etkinlikte, savunma operasyonlarında kritik ağları optimize etmek ve otomatikleştirmek için ICS Monitoring SDRN Control, HTZ Warfare ve HTZ Web API gibi ATDI’nin spektrum yönetim çözümleri vurgulanacak. Katılımcılar, modern savaşta bu teknolojilerin entegrasyonu ve otomasyonu hakkında bilgi edinecekler.

Bu ALANDA çalışan yada ilgi duyan meslektaşlarımızın bunu fırsatı kaçırmamalarını öneriyorum.Firma spesifik olsa da genel anlamda da önemli bilgiler içereceği kanısındayım.

*************************************************

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

KÜÇÜK DENIZALTILAR GELECEĞİN DENİZ SAVAŞLARINDA YER ALABİLİR Mİ?

KONUYU işleyen Yazar Flavia Camargos Pereira    ın makalesinde açıkladığı üzere özetle şu noktalar dikkat çekiyor ;

Küçük boyutlu denizaltılar, deniz kuvvetlerine hareketlilik ve esneklik kazandırabilir. Avustralyalı üretici Ocean Submarine’e göre, bu tür platformlar, geleneksel denizaltı ve suüstü filolarıyla birlikte çalışarak çeşitli taktiksel ve operasyonel avantajlar sunabilir.

Küçük mürettebatla çalışabilen bu denizaltılar, gemi, denizaltı ve sahil korumasını artırırken, lojistik ve bakım gereksinimlerini de azaltır. Küçük boyutları, çeşitli görevler için kullanılmalarına olanak tanır: suüstü, denizaltı ve mayın savaşı, istihbarat toplama ve özel operasyon kuvvetleri (SOF) desteği gibi..

Düşük profilli tasarımları sayesinde, büyük filoların kolayca hedef alınabileceği yerlerde, bu denizaltılar daha zor izlenir ve beklenmedik saldırılar gerçekleştirebilir. Ayrıca, daha kısa sürede üretilebilir ve teslim edilebilirler; dizel-elektrik ve nükleer denizaltılar yıllar alırken, bu küçük platformlar daha hızlı hazır hale gelir.

Çin, Katar, Tayvan, Pakistan ve Portekiz gibi ülkeler bu tür yeteneklere ilgi göstermekte. Avustralya, Hindistan, Endonezya, İtalya ve Türkiye gibi ülkeler ise kompakt denizaltılar geliştirmekteler.

Örneğin, Ocean Submarine’in Neyk N3 Savaş Denizaltısı, 22 metre uzunluğunda olup, çeşitli sensörler ve silah sistemleriyle donatılabilir. Bu denizaltı, radar istasyonları, füze tesisleri ve komuta merkezleri gibi kilit hedeflerin başlangıçta etkisiz hale getirilmesi için idealdir. Neyk N3, sessiz çalışarak daha az tespit edilebilir ve büyük mesafeleri kat edebilir.

Bu özellikleri ile kompakt denizaltılar, geleceğin deniz savaşlarında önemli bir rol oynayabilir ve modern savaş alanlarında deniz kuvvetlerine stratejik avantajlar sağlayabilir.

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

https://www.shephardmedia.com/news/naval-warfare/will-compact-submarines-be-part-of-future-naval-warfare

************************************************

BAHRİYE TEKNOLOJİLERİNDEKİ GÜNCEL GELİŞMELER websitesinin HABERLER bölümünde yer alıyor. Bu Haberi/Yazıyı yararlı buldu iseniz, aşağıdaki paylaşım butonlarından istediğinizi tıklayıp meslektaşlarımızla ile paylaşarak FARKINDALIK ve GELİŞMELERE  katkıda bulunun lütfen.

Teşekkürler…

ABD BAHRİYESİNİN ARAŞTIRMASI OTOMOBİL EV SANAYİNE NASIL BİR ÇÖZÜM GETİRECEK ?

Bildiğimiz gibi Lityum, elektrikli araç (EV) bataryaları için yüksek enerji yoğunluğu ve hızlı şarj olabilme kabiliyeti nedeniyle tercih edilen bir malzemedir. Ancak, tek bir teknolojiye aşırı bağımlılık, tedarik zinciri güvenliği, geri dönüşüm zorlukları ve çevresel etkiler gibi sorunları da beraberinde getiriyor. Bu yüzden ABD Donanması, ABD merkezli çinko batarya girişimi Enzinc ile işbirliği yaparak alternatif batarya malzemelerinin piyasaya sunulmasına yardımcı oluyor.

Çinko bataryalarının elektrikli araçlar için kullanımı uzun ve zorlu bir süreç olmuştur. Çinko, bol bulunan ve ucuz bir malzemedir. Ancak, elektrikli araç bataryalarında çinkonun uygulanması, yüzlerce yıldır süregelen bir meydan okuma. 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarındaki ilk elektrikli araçlar, genellikle şarj edilebilir kurşun-asit bataryaları kullanmıştır ve 21. yüzyılda lityum-iyon bataryalar ön plana çıkmıştır.

1990’larda Northrup Grumman, ABD Donanması için çinko bataryalı mini denizaltılar geliştirmeye çalışmış ancak başarılı olamamıştır. 2008’de ise Donanma, ilk mini denizaltısını teslim almış ve lityum-iyon bataryaların şarjı sırasında çıkan yangınla bu araç yok olmuştur.

Lityum-iyon bataryalar, yüksek performanslıdır ancak doğru kullanılmadıklarında yangın riski taşırlar. Çinko bataryalar ise yanıcı değildir ancak şarj edilebilirlik açısından bazı sınırlamaları vardır.

ABD Donanması, Enzinc ile birlikte çinko teknolojisi üzerinde çalışmaya devam etmektedir. Enzinc, çinko bataryaların anotlarına yeni bir süngerimsi yapı uygulamaya yönelik bir proje için Enerji Bakanlığı’ndan 452.000 dolarlık bir hibe almıştır. Bu teknoloji, elektrikli araç bataryalarının maliyetini %50’den fazla azaltabilir, depolanan enerji miktarını iki katına çıkarabilir ve daha fazla şarj edilebilirlik sağlayabilir.

Sonuç olarak, lityum enerji depolama pazarında büyük bir güç olmaya devam edecek olsa da, çinko ve diğer alternatifler üzerindeki yenilikler, batarya endüstrisinin küresel ekonomi ihtiyaçlarını karşılamasını ve fosil yakıtların yerini elektrik enerjisinin almasını sağlamaya yardımcı olacaktır.

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

https://www.triplepundit.com/story/2024/electric-vehicle-batteries/804076

************************************************

BAHRİYE TEKNOLOJİLERİNDEKİ GÜNCEL GELİŞMELER websitesinin HABERLER bölümünde yer alıyor. Bu Haberi/Yazıyı yararlı buldu iseniz, aşağıdaki paylaşım butonlarından istediğinizi tıklayıp meslektaşlarımızla ile paylaşarak FARKINDALIK ve GELİŞMELERE  katkıda bulunun lütfen.

Teşekkürler…

MODERN SAVAŞ ALANINI DÖNÜŞTÜREN OPERASYONEL KAPASİTELER VE ESNEKLİĞE ÖRNEK: ORBITER 4 VTOL UAS:

Günümüzün hızla değişen savunma sahasında, hız ve esneklik hayati öneme sahiptir. Orbiter 4 VTOL UAS, karmaşık savaş alanlarında manevra kabiliyeti ve uzun operasyonel kapasite sunarak insansız hava sistemlerini yeniden tanımlıyor. Bu teknoloji, sınırlı alanlarda ve engebeli arazilerde dikey kalkış ve iniş yeteneği ile öne çıkıyor.

  Sahada Uyarlanabilirlik  

Orbiter 4 VTOL, sabit kanatlı UAS’ların zorlandığı koşullarda hassas operasyonlar sağlar ve geniş pistlere ihtiyaç duymuyor. Bu esneklik, değişen arazi koşullarına hızlı uyum sağlamayı mümkün kılmakta.

  Çoklu Görev Başarısı ve Üstün Dayanıklılık  

Orbiter 4 VTOL, görev profiline bağlı olarak en uygun kalkış yöntemini seçme olanağı sunuyor. Hassas kalkış ve iniş gerektiren görevler için VTOL modu tercih edilirken, uzun süreli gözetim ve keşif için geleneksel fırlatma sistemi kullanılır. 24 saatlik etkileyici bir dayanıklılığa sahip olan bu sistem, ISTAR, arama kurtarma ve lojistik destek gibi çeşitli görevler için ideal bir çözüm.

  Servis Kolaylığı, Esneklik ve Çoklu Yükler  

Orbiter 4, bir dizi sensör ve ekipmanı destekleyen çoklu yük kapasitesiyle esneklik sağlamakta. Kızılötesi kameralar, SAR veya COMINT gibi çeşitli yüklerle geniş alan kapsama ve veri toplama yeteneğini artırır. Modüler tasarımı ve düşük lojistik ayak izi, hızlı hizmet verilebilirlik ve konuşlandırma sağlıyor.

Orbiter 4 VTOL UAS, operasyonları basitleştiren kullanıcı dostu tasarımı ve otomasyon özellikleri ile dikkat çekiyor. Bu sistem, modern savaşın geleceğini şekillendirecek yeni bir standart sunuyor.

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

https://www.shephardmedia.com/news/air-warfare/sponsored-vertical-takeoff-and-landing-vtol-uavs-transforming-modern-warfare-with-agility

DENİZ SAVAŞLARINDA HIZ NEDEN DAHA ÖNEMLİ HALE GELİYOR ?

Günümüzün savaş hızının ve çoklu alan tehditlerinin artması, deniz savaş yönetim sistemlerinin (Combat Management Systems – CMS) gelişimini zorlamakta. Dr. Alix Valenti konuyu  irdeleyerek özetle aşağıdaki saptamları yapmakta.

  Hipersonik ve balistik füzeler, insansız sistemler ve daha hızlı uçaklar gibi tehditler, donanma komutanlarını bilgi, karar ve eylem üstünlüğü kazanmak için zamana karşı yarışmaya zorlamakta.Yeni geliştirilen Saab’ın 9LV CMS I , savaş gemisinin yaşam döngüsü boyunca teknolojik yeniliklerin entegrasyonunu kolaylaştırmak için açık mimariye sahip kılınmış.

Deniz CMS’lerinin en son evrimlerinde, komutanların çeşitli sensörlerden gelen bilgileri kullanmaları gerekmektedir. CMS’ler, farklı platformlardan verileri işlemek, sunmak ve paylaşmak zorunda. Thibault Lavernhe ve François-Olivier Corman, “Winning at Sea in the 21st Century” adlı kitaplarında zamanın, taktikçinin en hassas malzemesi olduğunu belirtiyorlar.

Ukrayna’daki çatışmadan alınan dersler, insansız sistemlerin denizcilik alanında vazgeçilmez olduğunu göstermiştir. Örneğin, 29 Ekim 2022’de Sevastopol’a yapılan saldırı, sekiz insansız hava aracı (UAV) ve yedi insansız yüzey aracının (USV) bir filo ile nasıl kritik bir sürpriz etkisi yaratabileceğini göstermiştir.

CMS’lerin evrimi, modüler ve açık sistem mimarisine doğru bir yönelimi içeriyor. Örneğin, Naval Group’un SETIS CMS’si, Fransa’nın FDI (Frégates de Défense et d’Intervention) gemisinde tamamen sanal bir mimari üzerine kurulmuştur. Böylece, yeni sistemlerin entegrasyonunu daha esnek hale getirmektedir.

Açık mimarinin diğer bir önemli avantajı, üçüncü taraf işlevselliklerini kolayca entegre edebilme yeteneğidir. Örneğin, BAE Systems’ın INTeACT CMS’si için geliştirdiği ‘App Locker’ konsepti, sanayi ve araştırma laboratuvarlarının uygulamalarını test etmelerine olanak tanırmaktadır

Deniz savaşının çoklu alanlarda genişlemeye devam etmesiyle, CMS’lerin üst düzey taktiksel durum farkındalığı sağlaması gerekmektedir. İnsansız sistemlerin entegrasyonu, dijital ikizler gibi teknolojilerle desteklenerek operasyonların daha etkili yönetilmesini sağlar.

Sonuç olarak, deniz CMS’lerinin gelişimi, bilgi ve karar üstünlüğünü sağlamak için hızla değişen teknolojik yeniliklere uyum sağlamalıdır. Açık mimari, modüler sistemler ve insansız araç entegrasyonu, modern deniz savaşının gereksinimlerini karşılamak için kritik öneme sahip görülmektedir.

(HABER KAYNAĞINA GİDİN)

https://www.armadainternational.com/2024/05/managing-maritime-combat-at-speed/