Yakın zamanda dünyada ve ülkemizdeki BAHRİYE MÜHENDİSLİĞİ KURULUŞLARI üzerine bir dizi (1 – 2 – 3) yazım oldu.
Dünyada özgün olarak Bahriye mühendislerine ait kuruluşlar bulunmakla birlikte ülkemizde geniş kapsamda henüz yer almadığını görüyoruz.
1.2 Burada Bahriye Mühendisliği kavramını konuya ilişkin yazımdaki kapsamda kullanıyorum. Bunu özellikle dikkate almanızı rica ediyorum.
1.3 Kişisel olarak, ülkemizde Bahriye Mühendisliği hatta Mühendislik kavramının 1773’te gündeme geldiğini ve ilk kuruluşun okulumuz olduğunu düşününce böyle bir birlikteliğin oluşmasını doğal bir sonuç olarak görüyorum. Ancak belki gecikmiş de olsa (benimsendiği takdirde) böyle bir yapılanma sürecinin her yapılaşmada olduğu gibi zaman içinde şekillenip evrilebileceği de bir gerçek.
2. ÖNERİM
2.1 Bu aşamada ise, ileriye ve giderek bu amaca yönelik bir çekirdeğin sosyal medya üzerinde oluşturulabileceği ve prototip olarak denenebileceğini düşünüyorum. Bunun için en uygun platformun
fazla sayıda meslektaşımızın yer alıyor olması, kullanım şartları ve çerçevesinin belirli bulunması bakımından LINKEDIN olduğunu sanıyorum.
3. BÖYLE BİR ÖZGÜN GURUBUN OLUŞTURULMASI NE GİBİ YARARLAR SAĞLAYABİLİR?
3.1 Daha önceki yazılarımda bahsettiğim kuruluşların amaçlarından yola çıkarak şunlar olabilir;
3.1.1 Gurup üyelerinin bilimsel, teknik ve operasyonel bilgi alışverişi için bir forum sağlamak, mesleki bilgi ve gelişimlerini artırmada yardımcı olmak
3.1.2 Grup üyelerinin mesleki ve sosyal yardımlaşmaları için bir ortam oluşturmak,
3.1.3 Seçilmiş konular üzerinde teknik buluşmalar düzenlemek,
3.1.4 Ülkemiz Bahriye mühendisliği gelişimi ve tarihi hakkında bilgi ve belge paylaşmak ve yayınlamak,
3.1.5 Bahriye mühendisliği alanları üzerinde endüstri (tersaneler, yan sanayi vb.) ve diğer mühendislik grupları ve ilgili topluluklar arasında bilgi alışverişini özendirmek,
3.1.6 Gurup için üyeliğin artmasını özendirmek
3.1 7 Bahriye mühendisliği alanlarında eğitimin ilerletilmesi için eğitim kurumları ve halk eğitim yetkilileri ile iş birliği yapmak ve özendirmek
3.1.8 Bahriye mühendisliğinin ilerlemesi için önemli sayılabilecek araştırmaları ve diğer araştırmaları özendirmek ve desteklemek
4. SONUÇ OLARAK;
4.1 Yukardaki açıklamalarım çerçevesinde böyle bir oluşumu (LINKEDIN GURUBU) sizlere sunuyor ve öneriyorum.
oluşumun ilk adımı kuşkusuz fikrin çoğunluk tarafından benimsenmesi. Ben ancak kendi bağlantılarımın sınırı içinde görüş alabilirim. Bu nedenle sizlerin (arzu ettiğiniz takdirde) yayılması için yardımlarınızı rica edeceğim.
4.2 Konuyu somutlaştırmak adına küçük iki anket yayımlayacağım LINKEDIN üzerinde. Bu ankete katılımınız önerinin gerçekçiliğini belirleyecek. Anketi 15 gün açık tutmayı düşünüyorum.
Bu arada anket dışı görüş ve önerileriniz var ise ve LINKEDIN post yorum bölümünde lütfen belirtirseniz sevinirim.
Bahriye mühendisliğinin ülkemizdeki durumu hakkında bir önceki yazımda özet bilgi sunmuştum.
1.2 Konu üzerinde yapmakta olduğum çalışma sırasında TMMOB (TÜRKİYE MÜHENDİS VE MİMARLAR ODALARI BİRLİĞİ) bir bildirisinde, Türkiye’deki mühendislerin örgütlenmesi üzerine detaylı bilgiler olduğunu gördüğümden bildirinin bu kısmını da bilgilerinize sunmak istedim.
2. “TÜRKİYE’DEKİ İLK MÜHENDİS-MİMAR ÖRGÜTLENMELERİ
2.1 Ülkemizdeki bugünkü anlamda mühendis yetiştiren ilk üniversite, 1773 yılında Mühendishane-i Bahr-i Hümayun adıyla III. Mustafa döneminde kurulmuştur. Gemi inşaatı ve haritacılık öğretimi yapan bu kurumdan sonra kara ordusunun teknik kadrosunu yetiştirmek amacıyla 1795 yılında Mühendishane-i Berr-i Hümayun kurulmuştur. Bu okul, 1847’de mühendislik eğitimi yanında mimarlık alanında da eğitim vermeye başlamıştır. 1883 yılında kurulan Hendese-i Mülkiye, 1909’da Mühendis Mekteb-i Alisi adını alarak ülkenin alt yapı inşaatlarında görev alan kadroları yetiştirmiştir.
2.2 Avrupa’da ve ABD’de 19. yüzyılın ortalarında başlayan mühendis ve mimar örgütlenmesi, ülkemizde II. Meşrutiyetle birlikte başlamıştır. 1908’de İstanbul’da çok sayıda sivil örgütün kurulduğu bilinmektedir. Bunlardan birisi de Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyetidir. Cemiyetin yayın organında “Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyetinin Tarihçesi” başlığı altında yayınlanan yazıda şu görüşlere yer verilmiştir:
2.3 “Osmanlı Milleti otuz iki yıllık uğursuz bir baskı altında ezildiğinden, vatanımızda bilim ve fen tabii ki layık olduğu aşamaya erişemedi. Tanrıya şükürler olsun ki geçen yıl elde ettiğimiz Meşrutiyet yönetimi zulüm baskısını paramparça ederek, her türlü engeli ortadan kaldırdı ve muhtelif meslek ilgilisinin tek başına ya da topluca çalışabilmesini sağladı.” Özgürlük nimetinden beklenilen yararları bir an önce hayata geçirmek ve birlik gücünün bireysel güçten daha açık ve daha esaslı bir şekilde yararlı hizmetler doğuracağı kuramı çerçevesinde toplanma amacı Osmanlı mühendis ve mimarlarında bir birleşme düşüncesi yaratmış idi.
2.4 Bu şekilde hazırlanmış görüşler, yapılacak bir çağrıyı beklerken, Mimar Kemalettin Bey fen mensuplarını birleşmeye davet etti ve bu suretle arkadaşlarından önce davrandı. Osmanlı fen mensuplarının bu çağrıya hemen uyması ve bir araya gelme teklifinin uygun bulunması sonucunda Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti adıyla bir örgüt kurulmasına ve fen erbabından Hulusi BOYACIYAN, Kemalettin KARAKAY, Refik Ziya TERZİYAN beyefendilerden bir kurul aracılığıyla bir tüzük ve bir içtüzük düzenlenmesine karar verildi.
2.5 Adı geçenlerin kaleme aldıkları tüzükler ikinci bir toplantıda incelendi ve gerekli değişiklikler yapıldı ve daha sonra gizli oyla ve salt çoğunlukla aşağıda isimleri yazılı kişiler Yönetim Kurulu başkanlığı ve üyeliğine seçildiler.
Başkan Mühendis Mehmet Hulusi Bey
İkinci Başkan Mühendis Agop BOYACIYAN
Sekreter Mimar Kemalettin Bey
Mimar Aram KARAKAY Efendi
Mühendis Ziya Bey
Sayman Mühendis Mahmut Şükrü Bey
2.6 1912 yılından sonra “Association des Architectes et Ingeniuers en Turquie”(Türkiye’deki Mimar ve Mühendisler Derneği) Fransızca adlı bir örgüt daha kurulmuştur. Bu örgütün tüzüğünde, Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti’nin aksine, üyelik için “Osmanlı tabiiyetine haiz bulunma” koşulu bulunmamaktadır. Osmanlı Mühendis ve Mimar Cemiyeti’nin çalışmalarının durduğu bu dönemde, bu yeni örgütün Türk mühendis ve mimarlığının örgütlenmesine karşı bir hareket olduğu şeklinde yorumlanmaktadır.
2.7 1919 yılında “Mühendis Birlik Yurdu”, 1923 yılında “Türk Mühendisleri Ocağı” ve 1925 yılında “Türk Mimar ve Mühendis Cemiyeti” kurulduğu belirtilmektedir. Bu konularda zamansızlık nedeniyle araştırma yapılamamıştır.
3. CUMHURİYET DÖNEMİNDE ÖRGÜTLENMELER
3.1 Cumhuriyetten sonra ilk örgütlenmeler 17 Mayıs 1926 yılında kurulan ve merkezleri Ankara’da bulunan Türk Mühendisler Birliği ve Türk Yüksek Mühendisler Birliği adı altında gerçekleşmiştir.
3.2 Birliklerin Tüzükleri temelde aynıdır.
Amaçlar arasında “memleketin ilerlemesine ve milli iktisadın inkişafına ve kuvvetlenmesine hizmet emeli ile mesleğin yükselmesine çalışmak”,
“meslek haklarını ve azânın ihtiyaç ve menfaatlerini temin ve himayeye, mühendisler arasında tanışma ve tesanütün artmasına hizmet etmek”,
“başka memleketlerden mühendis getirilmesine ihtiyaç kalmayacak derecede meslektaşların yetiştirilmesi için gençliğin mesleğe karşı rağbetini artırmaya;
sermaye getirme mecburiyeti olmadıkça, memleketimizde yapılarak inşaatın Türk Mühendis Müteahhitlerine yaptırılmasını ve memlekette yerli ve ecnebi müesseselerde Türk Mühendislerinin çalıştırılmasını temine çalışmak”
yer almaktadır.
3.3 Bu örgütü 18 Şubat 1927 tarihinde kurulan Türk Yüksek Mimarlar Birliği izlemiştir: Birliğin amacı
“Türk Yüksek Mimarları arasında fikri ve mesleki dayanışmayı temine,
memleket içinde ve dışında Türk mimarisini ve mimarlığını tanıtmaya,
Türk mimarlık sanatının ve inşaat bilgisinin beynelmilel terakkilere göre inkişafına ve
Türk yüksek mimarlarının mesleki, iktisadi ve hukuki menfaatlerini korumak” olarak belirtilmektedir.
3.4 Daha sonraları bu örgütlere çeşitli tarihlerde uzmanlık dallarında örgütler eklenmiştir. Bunlar arasında kurulduktan sonra başka bir örgütle birleşenler bulunmaktadır. 1954 yılında kabul edilen TMMOB Yasası uyarınca oluşturulan “Müteşebbis Heyet” içinde, Bayındırlık Bakanlığı temsilcilerinin dışında Türk Yüksek Mühendisler Birliği, Türk Mühendisler Birliği, Türk Yüksek Maden Mühendisleri Cemiyeti, Karabük Ağır Sanayi Mühendisleri Cemiyeti, Türk Mühendis Jeologlar Derneği, Harita ve Kadastrocular Derneği, Türk Ormancılar Cemiyeti, Türk Yüksek Ziraat Mühendisleri Birliği temsilcileri yer almışlardır. “
1.1BAHRİYE MÜHENDİSLİĞİ branşlarında faaliyette bulunan mühendislerin içinde yer aldığı dünyadaki değişik kuruluşlar hakkında geçen yazımda bilgi sunmuştum.
1.2 Ülkemiz denizcilik sektörü içinde bu alanda Mühendislerin faaliyette bulunduğu bir kısım kuruluşlar ve bunların internet bağlantıları ise web sitemin bağlantılar sayfasında yer alıyor. 2. MEVCUT KURULUŞLAR 2.1 Bünyesinde Gemi İnşa Fakülteleri bulunan Üniversitelerin, MühendisMeslek Odalarının, Gemi İnşa Sanayiciler Birliğinin kuruluşları, bu kurumların amaçları çerçevesinde kurumsallaşmış durumda.
2.2 GEMİ İNŞA Branşında Türkiye’nin temel çatı kuruluşu TMMOB GEMİMÜHENDİSLERİ odasıdır.
Odanın kuruluşuna ilişkin VİZYONU ve MİSYONU şu şekilde ifade edilmekte;
“Odamız vizyonu:
“Gücünü üyelerinin katılımından ve bilimin yol göstericiliğinden alan, emekten yana, özgün ve ilerici yaklaşımlarıyla saygın bir meslek örgütü olmak.”
Odamız misyonu:
Gemi mühendislerinin;
Meslek onurları ile hak ve yetkilerini korumak,
Ortak mesleki gereksinimlerini karşılamak,
Mesleksel etkinliklerini kolaylaştırmak,
Birbirleri ile ve halkla ilişkilerinde dürüstlüğü ve güveni hâkim kılmak üzere meslek disiplinini ve ahlakını korumak,
Gemi mühendisliği mesleğinin;
Kamu yararına uygun olarak gelişmesini sağlamak,
Ilgili olduğu alanlarda ulusal ve uluslararası kuruluşlarla ilişkilerde bulunmak ve mesleği temsil etmek,
Çıkarlarını ve meslek alanlarını ilgilendiren konularda eğitim, araştırma, inceleme vb. faaliyet ve girişimlerde bulunmak, sonuçlarını yayın, kongre, sempozyum vb. yollarla üyeler, ilgililer ve toplumla paylaşmak ve meslek alanını ve mesleğin uygulamasını düzenlemek üzere her türlü yasal mevzuatı hazırlamak ve yürürlüğe koymaktır.”.
Dikkat edilirse ifade edilen ilkeler dünyadaki diğer ülkelerdeki benzer kuruluşların (önceki yazım) ilkelerinin çoğunluğu ile örtüşmektedir.
3. Bunların dışında erişemediğim ya da bilmediğim başka oluşumlar varsa ve arkadaşlarım beni uyarırlarsa sevinirim.
4. Netice olarak ülkemizde de GEMİ İNŞA MÜHENDİSLİĞİ KAPSAMINDA kuruluşlar bulunuyor. Ancak BAHRİYE MÜHENDİSLİĞİ ne özgün olarak bir kuruluş/oluşum bulunmamakta. Bulabildiğim kadarı ile sadece Google da Gemi İnşa Mühendisleri grubu yer alıyor. Burada gurup isminden anlaşıldığı üzere ağırlıklı olarak Bahriye Mühendisliğinin Gemi İnşa branşı kapsanmış oluyor.
Değişik ülkelerde mesleğimiz (BAHRİYE MÜHENDİSLİĞİ) ve diğer mühendislik alanlarında üyeleri arasında mesleki bilgi ve deneyimler üzerinde görüş alışveriş yapmak ve mesleğin gelişimine katkılarda bulunmak üzere kuruluşlar bulunmakta.
“BAHRİYE MÜHENDİSLİĞİ” kavramı ile ne demek istediğimi daha net anlamak isteyen arkadaşlarım sitede yer alan yazıma bakabilirler.
Gereğinde başvurulabilecek toplu halde bir referans oluşturma amacı ile bunlar üzerinde bir araştırma yaparak erişebildiklerimden bir derleme yapıp YARARLI OLABİLECEK BAĞLANTILAR (LİNKLER) bölümüne ilave ettim. Kuruluşları ve bağlantılarını burada bulabilirsiniz
Organizasyonların kuruluş hikâye ve amaçları hakkında fikir vermek üzere aşağıda birkaç örnek sunuyorum;
2. SNAME in 50.ci kuruluş yıldönümünde, ilişkin olarak yayımlanan bir bültende
Kuruluş süreci şöyle ifade ediliyor; “1800’lerin sonlarında Birleşik Devletler, tesislerinin eksikliğinin ve bilimsel gemi tasarımının ilerlemesi ve gemi tasarımının yapıcı gelişimi için çok az insanın tam zamanlı olarak dahil olduğunun bilincine vardı. O zamanlar Büyük Britanya, yaşam çizgisi denizcilik olan bir denizci ulus olarak deniz ve denizcilik sektörünün önemini fark etmişti. Tasarımın geliştirilmesinde liderdiler ve 1860 yılında Gemi inşası için ve Gemi Mimarları Enstitüsü’nü (INSTITUTE OFNAVAL ARCHITECTURE) düzenleyerek tasarım çabalarını uyumlu hale getirdiler.
“Bu enstitü, tasarımcılar, inşaatçılar, operatörler, tedarikçiler, tüccarlar ve deniz kuvvetleri tarafından aktif olarak desteklendi. 1879′da Birleşik Devletler Hükümeti, genç deniz subaylarını İngiltere’de deniz mimarisi ve deniz mühendisliği( Naval Architecture and Engineering)okumak için göndermek üzere bir program başlattı.; Ancak, kendi ülkemizdeBilimsel ve teknik tasarım konularındaki yeteneklerimiz ve anlayışımız konusunda hala ciddi eksiklerimiz bulunuyordu. 1890 gibi geç bir tarihte bile biz hala gemi tasarımlarımızıİngiltere’den temin ediyorduk.
Gemi tasarımı ve yapımındaki liderlerimizden biri, William H. Webb’di. Bay Webb kendi kendini yetiştirmiş ve denizcilik alanında büyük ün kazanmış bir profesyoneldi. Endüstride geleceğe yönelik sürekli gelişimin önemini fark ettiği 1880’lerin sonlarında adı, Webb Deniz Mimarisi Enstitüsü (Naval ArchitectureInstitute) olan okulu kurdu. Aynı zamanda, Bay Webb ve bir avuç dolusu gemi inşasında öne çıkan diğer kişiler, İngilizlerin 30 yaşındaki Deniz Mimarları Enstitüsü’ndeki çabalarını izleyen faydalı sonuçları gördüler.
Buna göre, 1893’te bu kişiler birleşerek gemilerde ve gemi üretimi alanında ilerleme ve iyileştirmeler amacıyla Deniz Mimarları ve Deniz Mühendisleri Derneği’ni (SOCIETY OF NAVAL ARCHITECTS AND MARINE ENGINEERS -SNAME)’i kurdular.”
SNAME, 28 Nisan 1893 tarihinde esas sözleşmenin imzalanmasıyla ortaya çıkmış oldu”
Bir diğer kuruluşun çalışma amaçları şöyle ifade edilmekte;
3. KOREA SOCIETY OF MARINE ENGINEERING (KOSME)
“Gemi inşa ve denizcilik ekipmanlarıyla ilgili endüstride bir düşünce kuruluşu rolü oynamak.
Gemi inşası, deniz teçhizatı ve deniz eğlence sporları ile ilgili uluslararası standartların ve yerel düzenlemelerin yürürlüğe girmesine katılmak ve ilgili endüstrileri geliştirmek, uluslararası statüyü güvence altına almak için çaba sarf etmek.
Gemi inşası ve deniz ekipmanı ile deniz eğlence sporları endüstrilerinde bilgi veiş alışverişi için bir forum sağlamak.
İlgili sektörlere aktif olarak katılabilmemiz için daha fazla ilgi göstermek. Yeniden organize olarak, endüstrilere yardımcı olan, alan odaklı bir toplum olmak için ortak bir dil ağı oluşturmak.
Gemi inşa ve deniz teçhizatı ve denizcilikle uğraşan mühendislerin yeniden eğitimleri için ilgili kuruluşlarla (Kore Teçhizat ve Malzeme Enstitüsü, Gemi İnşa Teçhizat Kooperatifleri,Küçük ve Orta Ölçekli İşletmeler, vb.). Teknik çalıştaylar, düzenlemek.”
4. ASNE (AMERICAN SOCIETY OF NAVAL ENGINEERS) de ise amaçlar şöyle belirlenmiş;
“18.2 MADDE IV—İŞLEVLER
“Amacına ulaşmak için, Derneğin işlevleri şunları içerir:
için çok disiplinli bir forum sağlamak,
Ulusal ve yerel düzeylerde teknik toplantılar düzenlemek,
Bir Deniz mühendisliği (Naval Engineering) dergisi ve diğer yayınlar yayınlamak, mevcut ilerlemeyi ve deniz mühendisliği tarihini belgelemek ve yayınlamak,
Önemli katkı sağlayanları onurlandırmak ve deniz mühendisliği alanındaki önemli başarıları ödüllendirmek,
Toplum için üyeliğin artmasını teşvik etmek,
Gemi mimarisi, deniz mühendisliği ve deniz mühendisliği alanlarında eğitimin geliştirilmesi için eğitim kurumları ve halk eğitim yetkilileri ile iş birliği yapmak;
Gemi mimarisi, deniz mühendisliği ve okyanus mühendisliği sanat ve biliminin ilerlemesi için önemli sayılabilecek bu tür araştırmaları ve diğer araştırmaları teşvik etmek ve desteklemek.”.
Diğer kuruluşlar da incelendiğinde, amaç ve faaliyetlerinde ortak olarak
Üyeleri arasında mesleki bilgi ve deneyimler üzerinde görüş/bilgi/deneyim alışverişi yapmak ve mesleğin gelişimine katkılarda (eğitim – etkinlik- sempozyum vb.) faaliyette bulunmak
Savaş gemilerinde enerji depolamaya neden gerek duyulduğu ve kullanılabilecek depolama sistemleri hakkında bundan önceki yazımda genel bir bilgi sunmuştum. Bu yazıda konu üzerinde bir uygulama örneği göstermek üzere ABD bahriyesinin DDG 51 firkateynleri için yapılan çalışmalara değineceğim.
IMAGE- ENERGY STORAGE ALT.
3. GEMİNİN ORİJİNAL GÜÇ SİSTEMİ (DDG 51)
ANA TAHRİK:
4 adet GE LM 2500 gaz türbini. TOPLAM 100000 SHP
ELEKTRİK GÜÇ SİSTEMİ:
Üç Gaz Türbini Jeneratör Setinin (GTGS) her biri 2500 KW değerindedir ve 450 VAC, üç fazlı, 60 HZ gücünde Allison 501-K34 Gaz Türbini Motoru, bir modül grubu, bir redüksiyon dişlisi grubu ve bir jeneratör sağlar.
SAVAŞ KONTROL VE YÖNETİM SİSTEMİ: AEGİS
Bu firkateynlerin Proje programı, gemilerin detaylı teknik özellikleri hakkında bilgileri buradabulabilirsiniz.
4. DEPOLAMA GEREKSİNİM NEDENLERİ 4.1 Geminin mevcut sistemlerini besleme dışında kullanılabilir güç olarak sadece 150 kilowatt vardır. Kullanılması düşünülen lazer silahı sadece 100 ile 1 megawatt arası güç desteğine gereksinim duymaktadır. Bu durumda eksik kalan enerji için bir depolama sistemine gereksinim duyulmuştur. Ancak Lazer silahının bağlantı noktasındaki kayıplar nedeniyle gerekli enerji lazer çıkış gücünün 3 katını bulabilmekte. Örneğin 150 kilovatlık lazer 450 kilowatt enerji gereksinmekte.
4.2 Enerji Depolama sistemi silah ve sensörleri destekleme yanısıra aşağıda belirtilen başka yararlar da sağlamakta. Gemide overall yakıt tasarrufu (1 milyon dolar yıl tasarruf gemi başına) Gemi elektrik sisteminde UPS olarak destek sağlama Gemi elektrik sisteminde TEK jeneratör ve gaz türbini ile çalışma olanağı sağlama Gaz türbininin çalışma saatlerini düşürme. Böylece, Gaz türbini bakım tutum masraflarını azaltma, çalışma ömrünü arttırma.
5. ÖNGÖRÜLEN KONFÜGÜRASYON
5.1 ABD Bahriyesi konu üzerinde ONR (Office of Naval Research) önderliğinde 2010 yılında fizibilite çalışmaları başlatmıştır. Başlangıçta 2012 yılında DDG 51 firkateynlerin tahrik sistemi yakıt verimliliğini arttırılması amacıyla enerji depolama sistemlerinin etkisi araştırılması yapılmıştır.
5.2Bir çalışmaya göre (4);
5.2.1 Seçenekler olarak kapasitif batarya ve döner rotor sistemleri irdelenerek Lityum iyon ve döner rotor sistemlerinin karşılaştırılması yapılmıştır. Karşılaştırma kriterleri şöyle belirlenmiştir; Teknolojik yeterlilik düzeyi Ağırlık ve hacim kısıtlamaları Zamanla kapasitelerin düşme miktarı Batarya ömrü Güvenlik ve sürdürülebilirlik 5.2.2 Araştırmada gemi elektrik yükünün 4000 saat/ yıl olduğu ve ortalama 2525 kilowatt yüklendiği varsayılmıştır. Sonuçta 2 jeneratörlü çalışma moduna göre bir jeneratörlüde yakıt kullanımında %30 tasarruf sağlanacağı bulunmuştur.
5.3 Bir diğer araştırmada (5);
5.3.1 Texas üniversitesi ve Naval Postgraduate School tarafından ortaklaşa bir model çalışması yapılmıştır. Bu firkateynlerin öngörülen lazer silahlarının desteklenmesinde kullanılacak enerji depolama sistemi montaj fizibilitesi için bir model oluşturulması istenmiştir. Modele esas olmak üzere 4 farklı enerji depolama sistemi ele alınmıştır Bunlar;
Kurşun asitli batarya
Lityum iyon batarya
Süper kapasitör ve
Döner rotor sistemler olmuştur. 5.3.2 Modelde sistemlerin geminin mevcut elektrik dağıtım sistemine bölgesel dağılım ve sancak /iskele basparlar üzerinden entegrasyonu öngörülmüştür.
Lazer silahı güç seviyeleri 30, 60 ve 125 kilowatt olarak alınmıştır. Operasyonel değerlendirme parametreleri şunlardır; Lazer silahının güç gereksinimi Batarya depolamada boyutlar Lazer silahının çalışma sıklık ve maksimum süreleri. Örneğin döner rotorlu sistem için 6 saniye süreli 60 adet atış.
5.3.3 Modellemede varsayılan sistemlere ait hacim ve ağırlıklar
125 kilowatt lazer için örneğin; Kurşun asitli sistemde 1.9 metreküp 5140 kilogram Lityum batarya için 0.206 metreküp 551 kilogram 5.3.4 Model çalışmaları sonunda lazer silahının ve enerji depolama sisteminin şarj durumunu göre değişik senaryolar ele alınmış ve bu senaryolara göre model çıktıları elde edilmiştir. Bunların detayları ref (5) da görülebilir. Çalışma iki ayrı lisansüstü tez konusu olmuştur. (9)(10)
6. UYGULAMA
ABD Bahriyesi NAVSEA Komutanlığı yapılan ön çalışmalardan sonra LEONARDO DRS firması ile 10 milyon dolarlık bir ENERJİ MAGAZİNİ (Depolama) prototipi geliştirme projesi vermiş durumda. (2)(3)(7)(8)
1000 VDC ve 71 kilowattsaat lik tekil modüllerden oluşan LİTYUM DEMİR FOSFAT AKÜLÜ sistem halen sürecinde olup 2022 Haziran ayı içinde kabul denemelerine başlanması planlanmıştır.
7. SONUÇ
7.1 Savaş gemilerinde enerji depolama sistemleri öncelikle modern silah ve sensörlerin beslenmesi ve bunların yanında gemi elektrik yüklerinin dengelenmesi, tek jeneratörle besleme yapılabilmesi gibi ek faydalarla gerekli hale gelmiştir 7.2 Bir uygulama örneği olarak ABD bahriyesi DDG 51 sınıfı fırkateynlerin de bu sistemlerin kullanılabilmesi için bir prototip çalışması başlatmıştır. Lityum Demir fosfat bataryalı ve modüler yapıdaki Prototipin Haziran 2022 ayı içerisinde kullanılabilir hale gelmesi planlanmıştır. Sonuçlara göre bu modüler ünitelerin diğer Bahriye gemilerinde de kullanılması öngörülmektedir.
9. POWER SYSTEMS ANALYSIS OF A DIRECTED ENERGY WEAPON SYSTEM FOR NAVAL PLATFORMS. Master’s Thesis, Naval Postgraduate School, Monterey, CA, 2013. Woehrman, Lt. Cmdr. Michael A.
10. POWER SYSTEMS AND ENERGY STORAGE MODELING FOR DIRECTED ENERGY WEAPONS.” Master’s Thesis, Naval Postgraduate School, Monterey, CA, 2014. Sylvester, Jeremy E
1.1 Daha önceki bir dizi yazımda (1 – 2 – 3 ) Savaş gemilerindeki enerji sistemleri ve sistem gereksinimleri üzerinde durmuştum. Ayrıca yine Savaş gemilerinde tüm elektrik sistemlerinin hangi önemli nedenlerle artık tercih edilmeye başlandığını belirtmiştim 1.2 Savaş gemilerinde Entegre Elektrik Sistemlerine (EES) geçiş klasik sistemlerin yerini alan yeni bir aşama olmuştur. Ancak teknolojinin getirdiği yeni silah sistemleri ve sensörler işlevlerini yerine getirebilmek için büyük ve çok kısa süreli enerjiye gereksinim duymaktadırlar. Üstelik bu yüksek enerji talebi gelecekte daha da artacak gözükmektedir 1.3 Bu yazı dizimde ise ; depolama sistemlerinin fonksiyonları, çeşitleri, tekil olarak avantaj ve dezavantajları ile bir örnek uygulama ve konunun Türk Bahriyesi bakımından kısa bir değerlendirmesini yapacağım. 2. ENERJİ DEPOSUNUN İŞLEVLERİ 2.1 Yeni silah ve sensör sistemlerinin yüksek enerji taleplerini karşılamak 2.2 Geminin mevcut enerji sisteminde kaynaklardan birinin (dizel jeneratör/Gaz türbini ) devreden çıkması halinde eksik gücü kesintisiz bir şekilde sağlamak 2.3 Enerji sistemindeki anormal dalgalanmalar da tampon görevi görmek 2.4 Gemi enerji sisteminin maksimum yük yerine daha düşük çalışma değerleri için tasarımına olanak vermek 3. YENİ SİLAH VE SENSÖRLERİN GEREKSİNİMLERİ 3.1 Daha önceki bir yazımda belirttiğim gibi yeni silah ve sensör sistemleri şimdiye kadar görülmemiş miktarlarda yüksek enerji desteğine gereksinim duymaktadırlar. Örneğin ANSP 6 arama radarı uzun mesafe arama modunda 2.8 megawatt, bazı lazer silahları averaj olarak 2 megawatt enerji gerektirmektedir. Daha detaylı fikir edinmek üzere buradaki tabloya tekrar göz atılabilir.
4. DEPOLAMA SİSTEMLERİ
4.1 Çeşitleri 4.1.1 Bugünkü teknoloji ile Savaş gemilerinde kullanılabilecek enerji depolama sistemleri;
BATARYA
SÜPER KAPASİTÖRLER
DÖNER ROTOR
Sistemleridir.
4.1.2 Döner Rotorlu sistemlerde enerji kaybı%1 bulabilirken bataryalı sistemler haftalarca dayanabilmektedir. Buna karşın kapasitörlü sistemler çok kısa zaman aralığında çok yüksek enerji verebilmektedirler. 4.1.3 Kurşun-asit ortamlı bataryalar bahriyelerde şimdiye dek temel depolama sistemi idi. Yakın zamanlarda lityum Ion bataryalar yaygınlaştı. Bunlar kurşun asit bataryalara göre enerji ve güç yoğunluğu, kullanım ömrü ve dönüşümlü verimlilik bakımında daha avantajlı durumdalar.
(Dönüşümlü verimlilik – cihazdan alınan enerji/verilen enerji) Ancak bu bataryalar çalışma koşullarına bağlı olarak alevlenme hatta patlama potansiyeli taşıyorlar. 4.1.4 Süperkapasitörler çok yüksek güç verebilmekte. Ömürleri daha uzun, enerji yoğunlukları yüksek. Ancak şarj zamanları yetersiz. Yüksek maliyetli ve ilave destek ekipmanları gereği bulunuyor. 4.1.5 Döner rotorlar (FLYWHEEL) Uzun ömür, yüksek dönüşüm verimi bakımlarından avantajlı, ancak maliyet ve yardımcı ekipmanlar gereksinimi bakımlarından dezavantajlı bu sistemler 20 yılın üzerinde kullanım ömrüne sahipler. Rotor malzeme direnci ve yüksek dayanıklılığa sahip yataklama gereksinimleri nedenleriyle dönüş hızında sınırlama gerektirmekte. Malzeme teknolojisindeki gelişimler ile bunların hızlarında artırım sağlanmakta.
SOURCE : REF (6)
4.2 Seçim kriterleri
Değişik enerji depolama sistemleri değişik karakteristikleri taşıdıklarından gereksinimlere tek bir sistemle cevap vermek olası değildir. Gemideki hacim ve ağırlık kısıtlamaları nedeniyle gemi üzerine konuşlandırılacak dün sistemlerde enerji ve güç yoğunluğu en önemli kriterlerdir. Değişik depolama sistemleri arasında seçim yapabilmek için ana kriterler şöyledir;
Hacim ve ağırlık (M3- KG) Enerji yoğunluğu (KWH / KG) Güç yoğunluğu (KW / KG) Dönüşümlü enerji verimliliği (SİSTEMDEN ÇIKAN ENERJİ / GİREN ENERJİ) Enerji kaybı hızı (YÜKLÜ ENERJİNİN % EKSİLMESİ / SAAT) Max şarj / deşarj adedi Kullanım ömrü
Ancak bu kriterler genel anlamda olup uygulamadaki işlevsel gereksinimlere göre bazıları diğerlerine göre ağırlık kazanacaktır.
1.1 Daha önceki yazılarımda (1 – 2 – 3 – 4) iklim değişikliklerinin bahriyeler üzerindeki etkileşimi, Birleşmiş Milletler ve NATO’nun iklim değişikliği konusunda yaklaşımları ve beklentileri ve konunun bazı ülke bahriyelilerinde ele alınış şekilleri üzerinde durmuştum.
1.2 Konunun önemi anlamak bakımından daha yakından bakarsak
Tüm Dünya orduları toplamda, Çin, Suudi Arabistan, Rusya ve Hindistan’ın muhtemelen büyük katkı sağlayanlar olmak üzere, küresel karbon ayak izi toplamının %6’sına katkıda bulunuyor.
ABD askeri endüstriyel kompleksi tek başına 1.530.00.000metrik ton/Yıl karbon kirlenmesi oluşturmaktadır.
1.3 Türkiye, Birleşmiş milletler ‘in iklim değişikliği alanındaki oluşturduğu Paris anlaşmasını, kendisine gelişmiş ülkeler listesinde yer verilmesi ve bu nedenle daha fazla yükümlülük üstlenmesi dolayısıyla bu imzalamamıştı
1.4 Ülkemiz Paris anlaşmasına Nisan 2006 yılında imzalamıştı Türk parlamentosu Bu kez anlaşmayı Türkiye’nin gelişmekte olan bir ülke bağlamında imzalamak da olduğunu beyan etmiştir 1.5 Türkiye kararını değiştirerek 6 Ekim 2021 tarihinde Türkiye Büyük millet Meclisi’nin onayıyla antlaşmayı imzalamıştır. Bu antlaşma ile birlikte ülkemiz antlaşmanın öngördüğü yükümlülükleri kabullenmiş olmaktadır. 1.6 BM in antlaşma ile öngörülen Ana yükümlülüklerin bazıları şu şekildedir; 1.6.1 Ortalama sıcaklık yükseliş değerlerinin 1,5 dereceyi aşmaması. 1.6.2 Konuyla bağlantılı ulusal kapasite ve eylemlere ilişkin verilerin periyodik olarak Birleşmiş Milletlere rapor edilmesi
2. ANTLAŞMANIN AÇIK TARAFI
2.1 1992 yılında imzalanan KYOTO protokolünün en önemli zayıf noktası, silahlı kuvvetlerin emisyon izdüşüm değerlerinin protokol dışında tutulması olmuştur. 2.2 Önemli bir gerçek ve çelişki ise , silahlanma ile karbonu azaltılmış bir ortam yaratma amaçlarının birbirine tam çelişkili oluşudur 2.3 Antlaşma ülkeler hükümetleri düzeyinde imzalanmış olmakla birlikte ülkelerin devlet ve endüstri birimleri de bu yükümlülükleri yüklenmiş olmaktadır. 2.4 Ancak antlaşmanın çok önemli bir zayıf noktası bulunmaktadır. O da ülkelerin Silahlı Kuvvetleri’nin durumları. Daha önce yazımda açıkladığım gibi silahlı kuvvetler iklim değişikliğini yaratan çevre kirliliği ve gaz emisyonları bakımından büyük katkı oluşturmaktadır.
3. YENİ YÜKÜMLÜLÜKLERVE ÖNLEMLER 3.1 30 Ekim 2021 tarihinden itibaren yapılacak konferansta (COP26) Paris anlaşmasını imzalayan ülkelerin Silahlı Kuvvetleri’nin emisyonlarını azaltması konusunun üstlenilmesi beklenmektedir. 3.2 NATO üye devletleri, “askeri faaliyetlerden ve tesislerden kaynaklanan sera gazı emisyonlarını personel güvenliğini, operasyonel etkinliği ve caydırıcılık ve savunma duruşumuzu bozmadan önemli ölçüde azaltmayı kabul ediyoruz” şeklinde beyanda bulundular.
3.3 AVRUPA SAVUNMA AJANSI /- (EUROPEAN DEFENCE AGENCY – EDA) İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN etkileri konusunu bünyesinde oluşturulan ENERJİ VE ÇEVRE ÇALIŞMA GURUBU (The Energy and Environment Working Group (EnE WG)) ile ele almış durumda.
3.4 Çalışma gurubu şu ortak çalışmaların yapılmasını istemekte;
Silahlı kuvvetler için, 2015 Paris Anlaşması’nda belirtilen 1.50C hedefiyle tutarlı, net GHG emisyon azalttım hedefleri belirlenmesi; 3.5 Sağlam, karşılaştırılabilir ve şeffaf olan, GHG protokolüne dayanan ve bağımsız olarak doğrulanan GHG emisyon raporlama mekanizmalarının üstlenilmesi edilmesi; 3.6 Silahlı kuvvetlerin enerji kullanım denetimi yapması, fosil yakıtlara olan bağımlılığı azaltması ve çevreye duyarlı yenilenebilir enerjiye geçmesi için net hedefler belirlenmesi; 3.7 Askeri teknoloji endüstrisi için net azaltma hedefleri verilmesi;
3.8 Sera gazı azaltma girişimlerine kaynağında öncelik verilmesi ve sera gazı emisyonlarını dengeleme planlarına güvenilmemesi; 3.9 Performansa ilişkin yıllık takip raporlarıyla birlikte sera gazı azaltma politikaları, stratejileri ve eylem planlarını yayınlanması; 3.10 Askeri harcamaları ve konuşlandırmaları azaltmanın ve askeri tutumları değiştirmenin emisyonları nasıl azaltabileceğinin ele alınması; 3.11 Tüm satın alma, faaliyetler ve görevler için karar verme sürecine iklim ve çevre değerlendirmelerini dahil edilmesininüstlenilmesi; 3.12 İklim değişikliği ve çevresel bozulma arasındaki ilişkinin vurgulanması ve tüm askeri faaliyetlerin ve görevlerin genel çevresel etkisini azaltmaya yönelik bir üstlenilmesi; 3.13 Karbon tutmayı ve biyolojik çeşitliliği iyileştirmek için askeri arazilerin yönetimini optimize etme üstlenilmesi verilmesi; 3.14 Silahlı Kuvvetlerin iklim değişikliğini ve çevresel bozulmayı nasıl azaltabilecekleri de dahil olmak üzere, karar vericiler için iklim ve çevre eğitimini artırmanın üstlenilmesi; 3.15 Askeri olmayan paydaşlarla iyi uygulamalar hakkında bilgi alışverişinde bulunma ve işbirliği yapma konusunda liderlik, açıklık ve isteklilik gösterilmesi; 3.16 Tüm iklim ve çevre koruma politikalarının tam olarak uygulanabilmesini sağlamak için uygun kaynakları tahsis etmenin üstlenilmesi.
4. TÜRK BAHRİYESİ İÇİN NELER YAPILABİLİR ?
4.1 Yukarıda giriş bölümünde açıklandığı üzere ülkemiz uluslararası antlaşmalar çerçevesinde Ekrem kirliliği konusunda yükümlülükler almıştır. Ayrıca ülkemizin kendi geliştirdiği enerji ve çevre kirliliği politika ve stratejileri bulunmaktadır. Bunlar silahlı kuvvetler içinde er ya da geç gündeme gelecek noktalardır.
4.2 Yukarıda madde 3.1 de belirtildiği gibi en önemli konu silahlı kuvvetlerin karbon emisyonlarını azaltması konusunun üstlenilmesi dir. Ayrıca yine madde 3.2 de belirtildiği gibi NATO üye ülkeleri de sera gazı emisyonları konusunda benzer bir tutum göstereceklerini kabul etmişlerdir. Türkiye NATO üyesi olarak bu ilkeyi de benimsemiş olmaktadır. 4.3 Yapılabilecekler konusunda madde 3.3 te belirtilen EDA’nın ön gördüğü ortak çalışma alanları benimsenebilir. Orada görüldüğü gibi çalışmalar çok yönlü ve kapsamlı bir alana yayılmaktadır. Bunların ülkemiz koşullarına hangi alanlarda ve ne şekilde adapteedilebileceği ayrı bir değerlendirme ve hatta TEZ KONUSU olabilir. 4.4 İlk etapta Bu çalışmaların ve değerlendirmelerin ilkelerini belirleyecek bir örgütlenmeye ( çalışma gurubuna )gereksinim vardır. 4.5 Gurubun ilk görevi Deniz Kuvvetlerinin kirletici emisyon yaratan yüzer birlikleri ile sabit tesislerinin ve bunların katkılarının bir envanterini çıkarmak olabilir. 4.6 Bundan sonra alınacak önlemleri geliştirebilmek için bir yol haritası oluşturulabilir Yukarıda Birleşmiş Milletler Avrupa Birliği ve ulusal kriterler dikkate alınarak ulaşılması gereken hedefler ve bunların zaman boyutu belirlenebilir 4.7 Gelişmeler periyodik toplantılarla ölçümlenebilir.
KAYNAKÇA :
GOVERNMENTS-MUST-COMMİT-TO-MİLİTARY-EMİSSİONS
CLIMATE SECURITY CANNOT IGNORE THE MILITARY
TURKEY RATIFIES PARIS CLIMATE AGREEMENT; LAST G20 COUNTRY TO DO SO
1.1 İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİ nin Bahriyeler ile ilişkisi, karşılıklı etkileşimi ve önlemler konularını bundan önceki yazılarımda (1 – 2 – 3) ele almıştım.
1.2 Bu kez konuya nasıl yaklaşıldığı ve nasıl uygulandığı hakkında bazı ülkelerin bahriyelerinden örnekleri aktarmaya çalışacağım. 2. A.B.D 2.1 İklim değişikliklerini tahmin ederek, gözlemleyerek ve uyum sağlayarak karşılamak üzere Bahriyeye ilişkin hedefleri ve işlemleri belirlemek üzere bir yol haritası (Climate change Roadmap)hazırlanmıştır. Yol haritasının ana başlıkları şöyledir; Strateji, politika ve planlar Operasyonlar ve eğitim Altyapı değerlendirmeleri ve yatırımları Stratejik iletişim Çevresel etkiler üzerine tahmin ve değerlendirmeler
2.2 Bu yol haritası, Deniz Kuvvetlerinin FY10 (aşama 1), MY11-12 (aşama 2) ve MY13-14 (aşama 3) olmak üzere üç aşamadaki yapacağı eylemleri belirtir. 1. aşamadaki önemli eylem öğeleri şunları içermekte: İklim değişikliğinin ulusal güvenlik üzerindeki etkilerinin incelenmesi
Konunun Deniz Harp Okulu eğitimine katılması Yeni nesil operasyonel ve iklimsel çevresel tahmin yeteneği gereksinimlerinin tanımlanması 2. Aşama (11-12 MY) önemli eylemler şunları içerir: İklim değişikliği hususlarını Program unsurlarının incelemesi
Konunun Deniz Kuvvetleri Stratejik Rehberlik ve Deniz Kuvvetleri Programı Hedef Memorandumu ve Deniz Kuvvetleri Stratejik Planı gibi stratejik rehberlik belgelerine dahil edilmesi Sponsor Programı tekliflerinde iklim değişikliği gerekliliklerini ele almak için tavsiyelerin geliştirilmesi Donanmanın iklim değişikliğini değerlendirme, tahmin etme ve iklim değişikliğine uyum sağlama kapasitesini artıran yeni işbirlikçi ilişkileri resmileştirmek Filo eğitimi ve planlamasına iklim değişikliği hususlarının dahil edilmesi
3. Aşama önemli eylemleri şunları içerir: İklim değişikliğini ele alan Bahriye bütçe girişimlerinin yürütülmesi Bahriye iklim değişikliğini değerlendirme, tahmin etme ve iklim değişikliğine uyum sağlama yeteneğini artıran hükümetler arası, çok taraflı ve ikili faaliyetlerin başlatılması
2.3 ABD bahriyesi iklim değişiklikleri konusunu yönlendirmek üzere bir Görev grubu (Task Group) oluşturmuştur Görev grubu çalışmalarını Kuvvet komutanlığına ve Bahriye sekreterine yılda iki kez raporlamaktadır. Yol haritası ise yine bu görev grubu tarafından 4 senede bir gözden geçirilmektedir
2.4 Yol haritasında dikkati çeken önemli bir husus Deniz HarpAkademisi ve Naval Post Graduate School un bu alandaki araştırma ve çalışmalarda görevlendirilmesidir Ayrıca yine bu alanda uluslararası üniversitelerle ilişki kurulması ve iş birliğine gidilmesi de öngörülmüştür
3. HİNDİSTAN
3.1 2014’ün sonlarında ‘Hud-Hud’ tayfunu ve ardından Vishakhapatnam tayfunu, kurtarma operasyonlarını üstlenen Donanma için örnek oldu
3.2 2004 Tsunamisi sırasında. Hint Donanması, Hindistan’ın Tamil Nadu, Andhra Pradesh, Andaman ve Nicobar eyaletlerinde (Madad ve Deniz Dalgaları Operasyonları) ve Sri Lanka’da (Gökkuşağı Operasyonu), Maldivler’de (Castor Operasyonu) ve Endonezya’da yardım operasyonları başlattı. (Gambhir Operasyonu).
3.3 46 yataklı hastane gemisine dönüştürülen ve etkilenen bölgelere gönderilen üç araştırma gemisi de dahil olmak üzere, yurtdışındaki yardım operasyonlarında toplam 40 gemi, 42 helikopter ve 20.000’den fazla askeri personele sahip 35 uçak görevlendirildi.
4. AVUSTRALYA
4.1 2020 yılı büyük bölge yangınlarından sonra Avustralya hükümetince bir değerlendirme komisyonu oluşturularak irdelemeler ve öneriler bir raporhalinde derlenmiştir.
4.2 Bu raporda silahlı kuvvetlerin yapmış olduğu kurtarma destekleme işlerine ayrı bir yer verilmiştir Rapor konuyu merak edenler ve yapılması gereken işleri öğrenmek isteyenler için çok önemli bir örnek oluşturuyor.
4.3 2019 yılında Avustralya’nın güney batı sahillerinde Wheels ve Victoria eyaletlerinde 200’e yakın orman yangını çıkmıştı. Yaklaşık 50000 kişi elektrik ve su bağlantılarını kaybetti Bölgede hava sıcaklıkları 40 derecenin üzerine çıktı 4.4 Avustralya bahriyesi HMAS SCHOULES ve MV SYCAMORE, gemilerini tahliye işlemleri için görevlendirdi. Bu iki gemi bölgeden küçük çıkarma gemilerinin aracılığıyla yaklaşık 1000 kişilik yerli ve turist insan grubunu tahliye ederek yangınlardan kurtardı. Ayrıca bölgeye sağlık malzemesi ve sağlık personeli getirdiler.
Bundan önceki birinci ve ikinci yazılarımda İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ nin Dünya – Birleşmiş Milletler Türkiye ve NATO için nasıl yansımaları olduğunu kısaca belirtmeye çalışmıştım. Bu yazıda ise İKLİM DEĞİŞİKLİKLERİNİN Dünya bahriyeleri üzerindeki direkt etkileri ile bunlarla baş edebilmek üzere alınan önlemlere ilişkin bazı örneklere değineceğim.
2.SİLAHLI KUVVETLERİN İKLİM ÜZERİNDE OLUMSUZ ETKİLERİ
2.1 Ulusların Silahlı Kuvvetleri’nin oluşturduğu sera gazlarının dünya iklim değişikliklerine önemli oranda olumsuz katkıları bulunmaktadır. Örneğin Avrupa Birliği Silahlı Kuvvetleri’nin 2019 yılı içinde atmosfere 24,8 milyon ton CO2e (karbondioksit ekivalan) salınım yaptığı belirlenmiştir. Bu emisyonların bir bölümü Direkt operasyonel faaliyet sonucu olmakla birlikte bir de silah üretimi ve askeri Lojistik Destek zincirlerinin oluşturduğu emisyonlar bulunmaktadır. Emisyonların miktarı silah endüstrisinin üretim miktarıyla doğru orantılıdır.
Emisyonlar, her üretim için gerekli ham malzemenin çıkarılmasından, silah araç ve gereçlerinin üretiminden, bunların hizmet dışına ayrılması ve yok edilmelerine kadar olan tüm süreci kapsamaktadır.
2.2 Ülkeler Silahlı Kuvvetleri’nin dünya yüzeyinde eğitim alanlarının kapsadığı miktar %6’yı bulmaktadır bu rakamla ifade edilen sera gazı katkısı önemli bir miktardır Ayrıca eğitim amacıyla yapılan tatbikatlarda atışların yanlışlıkla yarattığı orman yangınları ve bunların sera gazları emisyonlar ı oluşmaktadır.
2.3 Birleşmiş Milletler üye ülkelerinin yıllık olarak sera gazı emisyonlarının verilerini rapor etmesi istenmektedir Ancak silahlı kuvvetlerden oluşan emisyonlar rapor kapsamı dışında tutulmuş ve gönüllülük ilkesine bırakılmıştır. Bu nedenle askeri kaynaklardan oluşan olumsuz etki net olarak bilinememektedir. Benzer şekilde Uluslararası Enerji Ajansı’nın (IEA) istatistikleri askeri sektördeki enerji kullanımını dışarıda bırakmaktadır.
Benzer şekilde Ülke Bahriyeleri bu alanda IMO kurallarının dışında tutulmuştur.
3. İKLİM DEĞİŞİKLİLERİNİN BAHRİYELERE OLUMSUZ ETKİLERİ
İklim değişiklikleri Bahriyeleri üç temel alanda etkilemektedir
3.1 Göreve hazırlık
Rutin görevler için Bahriye üstlerinin ve lojistik merkezlerinin normal çalışır durumda bulunması
3.2.Harekât.
İklim değişikliğini önemli sonuçlarından olan kuraklık değişik ülkelerde nüfusun kırsaldan şehirlere doğru göç edişini arttırmakta. Kuraklıkla birlikte nüfusun Gıda gereksinimi karşılayabilmek giderek zorlaşmaktadır. Bu iki temel yönelim ülkelerin sosyal yapısında gerilimlerin yükselmesine yol açarak çatışmaları kışkırtacaktır. Yerel çatışmalar zaman içinde ülkeler arası çatışmalara dönüşmektedir bu ise özellikle denizlerde komşu ülke bahriyelerinin görev çeşitliliğini ve yükünü arttıracaktır
Dünya internet verilerinin yaklaşık %90 7’si denizaltı kablolarıyla taşınmaktadır. Kuzey Kutup bölgesindeki buzulların erimesi ile açılacak yeni kanallarla Çin Rus donanmalarının Atlantik bölgesine kısa yoldan olanağı çıkacaktır bu ise denizaltı tabloları güvenliği açısından Amerika ve batı ülkelerine yeni bir tehdit anlamını taşımaktadır.
3.3 İnsani destek görevleri
Ayrıca iklim değişikliğini koşulları ilave afetlerle mücadele ve insani yardım görevleri getirecektir
Bahriyeler özellikle hava meydanlarının kullanılamaz hale geldiği afet durumlarında kurtarma operasyonları için kilit bir rol üstlenmektedir bu koşullarda Bahriye gemileri ilaç sevkiyatı ilkyardım malzeme malzemeleri ağır iş makinelerinin nakli ve bir iletişim merkezi oluşturma olanaklarını sağlamaktadır. Ancak Bahriye’nin bu ilave görevleri Bir taraftan da karbon salınımını arttırmaktadır
4 ALINABİLECEK ÖNLEMLER
İklim değişikliği etkileri zaman içinde dinamik olduğundan bunlara bağlı olarak yapılacak planlamalar da aynı şekilde dinamik olmak zorundadır. Sahillerde yer alan Bahriye üstleri bakım ve lojistik merkezleri tehdit altına girerken kritik enerji ve malzeme desteği zorlanacaktır
Önlemlerin planlanmasında iki stratejik yol takip edilebilir;
4.1 Değişimlere uyum sağlama
Uyum sağlama açısından bakarsak alınabilecek önlemler arasında
Suya muhtaç operasyonların kuraklık alanlarından uzak bölgeleri çekilmesi
Tesislerin aşırı hava olayları ve baskınlardan korunabilecek ve afet halinde daha kolay toparlanabilecek bir şekilde yeniden yerleştirilmesi düşünülmelidir.
4.2 Değişimlerin etkilerinin azaltılması
Etkileri azaltmanın ana hedefi sera gazı salınımlarının düşürülmesidir bu amaçla Enerji verimliliği daha yüksek teknolojilere ve yenilenebilir yakıtlar lar geçmek düşünülmelidir. Gemilerde, tesislerde ve araçlarda yakıt verimliliği yükseltilmesi ile görevlerin gerektirdiği yakıt ikmali zorunluluğu da azalacaktır Bunun dolaylı bir sonucu Lojistik Destek faaliyetinde insan kayıplarının azalmasıdır.
Etkileri azaltmak için alınacak önlemler, aynı zamanda Bahriye’nin fosil kökenli yakıtlara olan bağımlılığını da azaltacaktır.
4.3 Tarihsel olarak bakıldığında bahriyelerin değişik yakıt kullanım süreçlerinden geçtiği ve bunları başarıyla gerçekleştirdiği görülür Hatırlanacağı gibi rüzgâr i ile başlayan enerji kullanım süreci sırası ile kömür petrol ve son olarak nükleer reaktör e kadar ulaşmıştır.
Savaş gemilerinin yanı sıra bahriyelerin sahil tesislerinde de yenilenebilir enerjilerin kullanılmaya başladığını görmekteyiz bu dönüşüm ayrıca enerji güvenliği bakımından şebeke sistemlerine bağımlılığı azaltmaktadır.
4.4 Bahriyelerin aldığı önlemler kendi durumunu geliştirmeye yararken bir yandan da overall olarak ülkenin iklim değişikliği önlemlerine katkı sağlamaktadır.
Deniz seviyelerinin yükselmesi ile özellikle Med ve Cezir bölgesi kıyılarındaki Üs ve Bakım Rıhtımlarında iskelelerde, Elektrik kablo hatları, sitim ve su devreleri denizaltında kalma riski taşımaktadır. Bu bakımdan öncelikle riskli bölgelerdeki bu hatların yeniden yerleştirilmesi ve yükseltilmesi gerekecektir.
4.5 Alınacak önlemlerin bazıları ancak bilimsel öngörülerin gerçekleşmesi halinde geçerli olacaktır ancak önlem almak içim beklentilerin gerçekleşmesini beklemek çok daha riskli ve maliyetli olduğundan bunların her şartta yapılması gerekli olacaktır. Bu gerçek düşünüldüğünde, alınacak önlemler için sadece kazan-kazan şeklinde bir strateji (karşılığı alınacağından emin olunan yatırım önlemleri). Izlemek bahriyeler için pek uygun düşmemektedir
4.6 Çevre ve iklim koşullarına olumsuz etkileri azaltmak için ilk adım Savaş gemilerinin ekolojik bir şekilde tasarımından ve üretiminden başlar Bunu sağlayacak faktörlerden bazıları; Enerji verimliliği, atık enerjinin geri kazanımı ve hibrit sevk sistemlerinin kullanılmasıdır. Bu bağlamda ISO14001 sertifikasının öngördüğü ilkelerden yola çıkılabilir.
5. İklim değişikliğinin temel etkilerini;
Hava kirliliği etkisiyle deniz suyunda oluşacak kirlenmeler ve asit oluşumu
O bölgelerden başka bölgelere insan göçü
Hassas bölgelerde çatışmalar oluşturacaktır.
Bunlar ise Bahriyelerin bu kapsamdaki önleme faaliyetini artıracaktır
5.1 Denizaltılar hava kirliliği nedeniyle denizlerde oluşan değişimler hakkında önemli bilgiler toplayabilmektedir.
İklim değişikliği konusu ulusal düzeyde öneme sahip olup hükümet ve-devlet organları planlamalar ve önlemler konusunda üst düzey strateji ve politikalara bağlı bir şekilde hareket etmek durumundadırlar Böylece bahriye’nin uygulayacağı planlamalar ve önlemler de ulusal stratejileri izleyecektir
5.2 Dikkate alınması gereken bir diğer önemli nokta; iklim değişikliği ve enerji alanlarının birebir bağlantılı olduğudur.
4.THE NAVY IS ON THE FRONT LINES OF ADAPTING TO CLIMATE CHANGE
Yukarda belirtilen genel faktörler Bahriyelerce nasıl uygulamaya yansıtılıyor ?Hazırlıklı olabilmek için nasıl planlama yapılıyor ? Gelecek yazımın konusu..
İklim değişikliklerinin Operasyonlar, Güvenlik ve Askeritesisler üzerinde yarattığı olumsuz etkileri gözleyen NATO konuya öncelik tanıyarak önlemler almaya girişmiştir
İklim değişikliklerinin yarattığı anormal kuraklık Toprak bozulmaları, denizin yapısının bozulması Seller bunlardan etkilenen ülkelerde politik stabilitenin bozulmasına Göçlere ve kaynaklar üzerinde rekabete yol açmaktadır Bunların uzantısı olarak NATO üyesi ülkeler de etkilenebilmekte ve NATO’nun belirlediği KURAL ve PLANLAR değişime zorlanmaktadır.