2.023 yılında büyük önderimiz MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ÜN fani dünyadan ayrılışının 81 yıldönümü geçiyoruz.
Bu yıl aynı zamanda Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100 yılını geride bırakacağız.
Bu vesileyle yakın tarihli bir yazımda Ülke ve Deniz Kuvvetleri olarak hangi noktada bulunduğumuzu kendimce ve çok özetle belirtmeye çalışmıştım
Böyle bir değerlendirme yapabilmek için kullanabileceğimiz bir kriterin Mustafa Kemal’in ülkesi için öngördüğü ilkeler olduğunu belirtmiştim.
Ülkemizin halen içinde bulunduğu durum ve koşullar bu ilke ve öngörülerin ne kadar yerinde ve çarpıcı bir kesinlikle belirlendiğinin somut kanıtları haline gelmekte.
Bunların oluşumunu derin bir hayret ve üzüntüyle izlerken bir taraftan da Mustafa Kemal’in dehasının ve eşsiz liderliğinin büyüklüğünü bir kez daha açık olarak görmekteyiz.
Özellikle;
- Çok çeşitli etnik niteliklerdeki bir halkı birleştirme ve bütünleştirmesi
- En umutsuz sanılan durumlarda tek başına getirdiği enerjisi ve sarsılmaz iradesi
- Ülkesinin ve Dünyanın koşullarını berrak şekilde algılayabilen ve bundan en gerçekçi çözümleri üretebilen rasyonalitesi
- Birey ve toplum yaşamında en güvenilebilir kılavuzun BİLİM olduğuna dair inancı
Herhalde en sağlam rehberler olsa gerektir.
Sanıyorum her alanda bu ilkeleri temel alan yaklaşım, planlama ve girişimlerle ikinci yüzyılda ülkemiz onun koyduğu çağdaş uygarlıklar düzeyine erişecek ve ONA layık olduğunu kanıtlayacaktır.
Bu duygu ve düşüncelerle 10 kasımların Mustafa Kemal Atatürk’ü anma ve üzülme günleri değil onu anlama, bir kez daha değerlendirme ve böyle bir lidere sahip olduğumuz için şükretme günleri olduğuna inanmaktayım.
Kendisinin dava arkadaşlarının ve bunları gerçekleştirmek uğruna en değerli varlıklarını canlarını feda etmiş olan aziz şehitlerimizin önünde saygı minnet ve sonsuz şükranlarımla bir kez daha eğiliyorum ve selamlıyorum.